Icon Icon

"HEPİNİZ KAFAYI YEMİŞSİNİZ"



          Kedi, sırtımı duvara yaslayınca; yere atlayıp bir şeyler anlatmaya çalışır gibi baktı suratıma birkaç saniye, ben de anlamış gibi yapıp bir sigara yaktım. Kapalı alanda sigara içmek prensiplerime aykırı zaten, ama şu meyhanede sigara içmeye yasak koyanların dirayetini anımsayacak olan bir topluluğun parçasıydım ben de. Saat üçtü girdiğimizde, hanım abla son şarkısını da söyleyip indi, sonra kaset çaldılar. Şimdi saat beş buçuk, Haşmet Başkan, İsmet Ağbi'ye meze yetiştiremiyor, ben sigara paketi kovalıyorum.

          Benim aklımda tiyatroya gitmek gibi daha kültürel aktiviteler vardı aslında, İsmet Ağbi benden daha güzel düşünüyor. Sıkıldım artık bu mahşer günü provasından, ben meyhaneden çok meyhane sonrası gidilen işkembeciyi seviyorum.

          Çöktüm kaldırıma, çektim tütünü. Ben orada sağlam bir kanıtla düşüncemi güçlendirdim, artık kesinlikle insan sarhoşken daha güzel muhabbet çıkıyor. Mesut Ağbi gelip "dön" diyince sigarayı uzattım, "öyle değil yavşak" dedi, "sırtını dön, duvara dayandın, bembeyaz olmuş bütün sırtın"

"Ne diye bağırıyon ki?"

"Lise tuvaletinde miyiz, sana sigara dön diyelim koçum? Sinirlenirim tabii, liseden tasdikname alan adama böyle şeyler söylenir mi?"

          Bunu söylerken, içindeki, geçmişin sakladığı bütün öfkeyi anlayabiliyordum. Kitaplarda öyle söylediği cümleden falan anlarlar genelde fakat; ben sırtıma vuruşundan anladım. Cümleyle falan bir ilgisi yok yani. Sırtımı deldikten sonra, deliklere gözünü koyup karşıdan gelen iki kadını dikizleyecekmiş gibi bir heyecanla vuruyordu. Acele işe şeytan karıştırmaya kalmadan şeytan olmak için vuruyordu. Bizim memleketin insanlarına yaptığı işi unutturmak için soru soracaksın, tecrübeye güvenin siz. Üstelik yol kenarında, trafik ışıklarında sizi çevirip çiçek satmaya çalışan insanlara rastlarsanız garanti bir çözüm yolu olarak; adres sormayı tercih edin. Fakat konu şimdi bu değil.

"Ağbi seni niye attılar liseden?" dedim.

"Okulda torba tutuyorum diye. Böyle şey olur mu kardeşim Allah için ya! Okuyan adamsın, bilirsin sen; ben bütün yönetmeliği okudum, "öğrenci torba tutamaz" diye bir ifade yok! Hakkımı yediler, geleceğimi çaldılar oğlum benim."

"Haklısın ağbi. Torbacılıkta master, yüksekokul, ne varsa bütün imkanlarını çalmışlar elinden. Sistem böyle."

"Sen adamsın sen! Ulan bir sen anlarsın zaten! Aferin lan" gibi bir tavırla karşılandı resmiyeten mizahi cevabım. Ciddi olsak şaka sanıyorlar; şaka yapalım desek ciddi sanıyorlar anasını sattığımın yerinde.

"Ben de çok resmi evraklara 'çok yalnız hissediyom' yazıyorum ağbi, anlarım ben seni" dedim. Sanırım o anlamadı.

          Sigarayı söndürüp, bu kez dirseklerimi duvara dayadım. Saçlarımın arasında avcumu gezdirip baş ağrımın geçmesini bekledim. Saçlarım. Yoktular. Mesut Ağbi sırtını dayamayı tercih etti. İntikam almak için fırsat ihtimallerim olduğuna sevindim bir an. Mesut Ağbi, içerde çalan şarkıya eşlik etmeye başlayınca ben de tutamadım kendimi;

"Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin?"

          Baktım olacak gibi değil, vazgeçtim. Mesut Ağbi de olacak gibi değildi fakat; duracak gibi de değildi. Yadırgar gibi baktım suratına. Anlamış olacak ki bir an o saçma sapan kaş hareketlerini bırakıp, anında matem dolmuş bir simayla bana bakıp;
"Ee, nasılsın aslanım?" dedi, çok babacan(!) bir şekilde de omzuma vurdu, sağ olsun.

"Yakışıklı,sen?"

"Güzel."

          Çok güzel konu kilitliyordu herif. Muhabbete girememek branşında önder. Ağzını şapırdatıp sağa sola bakarak, babalık taslayabileceği cümleler arıyordu.
"Bana bak lan!" dedi, "sen, orada burada kendi kendine konuşuyormuşsun, doğru mu?"
Bir sinirle çıkıştım;
"Kim diyor ağbi? Allah için kim görmüş, kim diyor, bana niye demiyor anasını satayım? Orada burada kim var da kendi kendime konuştuğumu görmüş lan!"

"Tamam lan, şaka yaptım, yükselme öyle hemen."

          Döndüm, sırtımı tekrar duvara yaslayıp yere çöktüm. Sabahçı kahvesi falan bulmak lazım geldi. Sabahçı kahvesi bağımlısıymışım gibi içten içe krize girdim. Birkaç garson, dışarı çıktı bana bakıp geri döndüler. Biraz sonra da İsmet Ağbi çıktı kapıya;
"Pişt! Kimle konuşuyorsun oğlum sen?" dedi.

"Mesut Ağbi'yle işte da!" dedim.

"Mesut kim oğlum, gel buraya."

"Hepiniz kafayı yemişsiniz anasını satayım" diye mırıldandım, içeri girip elimden geldiğince saygı çerçevesinde bağırdım;

"OY ASİYE ÇALIN LAN!"


Share this:

Hakkımda

0 yorum:

Yorum Gönder