/ben bu kendi, kendine dar gelen göğsümün ağrısıyla, bir örgütlenmedir diyorum bu sevdaya -yürekten içeri bir örgütlenme./
ben bu kendimin sızılı parçası
dae gelirim kendime gökte de yağmur varsa
dağılıp dökülürüm avlulara
kendi, kendinden kaçmaya çırpınır sızılı bir parçayım ned'olsa
kül gibi kalırım yağmurun altında
şurama dokunma yine de ama Fahriye Abla
üflesen dağılır bir külün en fazla duman haliyle
çirkin bir iskelet gibi kalırım yoksa karşında
bir dağılır dökülürüm avuçlarına
-daha ne ben seni konuşabilirim mahalle ağzı bir sevdayla
ne de sen beni ararsın bu şehrin sokak aralarında-
ben bu cismi kırık kendi sarhoş kalbimin kara safra'sı
bir dağbaşı bulurum kendime
bir veda türküsü
bir de yırtık ruhumun özgürlük ülküsü
vururum o yolda alnının şakına yalnızlığın
vururum o yolda,
bir bedene sığmayan tonla sesin yalnızlığı'yla
-daha ne ben senin sorarım hatrını
ne de sen bana anlatabilirsin kanayan bir sevdanın hasretle kabaran yanını-
söylenenleri boşver ama Fahriye Abla
biz güzel insanlarız
hem yoksa ne diye çöksün üstümüze dünya
-gecelerin intihar vakti karanlığıyla
bakma bana
ben şiirden anlamam
sen şiirden anlamazsın, bakma
ben toprağın kurduyla yaşamaya barışkın bir yürek yetiştirdimse de bu dünyada
-ki bir alışmadık onunla
denizi gece dalgalanacak diye sevdimse
yağmurlara şemsiye açmadım da elimin kirini temizledimse her çiseltili sabahta
bana böylesine bakma
mahcup olurumsa ya sonra
acımı böyle ulu-orta saçma
-daha ne sen bilebilirsin köşe başlarında şarabın isyanını
ne de ben anlatabilirim kendimden kaçmaya çıktığım gece yolculuklarını-
/ben bu kendi, kendine dar gelen göğsümün ağrısıyla,
arkasına isim yazılı sararmış bir fotoğraf diyorum bu sevdaya -palto ceplerinden içeri bir fotoğraf./